İlk Yayın: Galaksimiz Samanyolu Hakkında Ufkunuzu Açacak 10 Gerçek
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Galaksimiz Samanyolu Hakkında Ufkunuzu Açacak 10 Gerçek
Herkesin evimiz olarak kabul ettiğimiz "Dünya" hakkında farklı bakış açıları vardır. Bazıları için üzerinde yaşadığımız topraklar, bazıları için de global olarak paylaştığımız galaksinin karanlığında kendi başına serüveni olan bir kaya parçası. Bir futbol sahasındaki solucan gibi sandığımızdan çok daha büyük bir galaksinin içinde yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız dünya etrafındaki herhangi bir benzerinden o kadar küçük ki galaksimiz bildiğimiz herhangi bir duyu organımızla hiçbir şekilde anlayamayacağımız büyüklükte ve tüm bunları sadece bizim küçücük toz fırtınalarıyla kavrulan galaksimiz için söylüyoruz. Burası bizim galaktik evimiz.
Herkesin evimiz olarak kabul ettiğimiz "Dünya" hakkında farklı bakış açıları vardır. Bazıları için üzerinde yaşadığımız topraklar, bazıları için de global olarak paylaştığımız galaksinin karanlığında kendi başına serüveni olan bir kaya parçası. Bir futbol sahasındaki solucan gibi sandığımızdan çok daha büyük bir galaksinin içinde yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız dünya etrafındaki herhangi bir benzerinden o kadar küçük ki galaksimiz bildiğimiz herhangi bir duyu organımızla hiçbir şekilde anlayamayacağımız büyüklükte ve tüm bunları sadece bizim küçücük toz fırtınalarıyla kavrulan galaksimiz için söylüyoruz. Burası bizim galaktik evimiz.
1. Orion Kolu
Bilinen Samanyolu Galaksisi merkezinde düz bir barı ve spiral şeklinde kolları olan bir galaksi. Evrende gözlemleyebildiğimiz galaksilerin üçte ikisi spiral şeklinde ve bu galaksilerin de üçte ikisi merkezinde bar şeklinde yoğunluğu olan galaksiler. Bu da bizim galaksimizi bilinen en genel galaksi sınıfına sokuyor. Samanyolu galaksisi gibi spiral şekli olan galaksiler merkezinden bir çok sayıda kolun uzantıları ve bu kolları birbirine bağlayan toz bulutlarından oluşur.
Güneş Sistemimiz bu kol içinde yer alıyor. Orion Kolu bir zamanlar Perseus Kolu ve Carina-Sagittarius Kolu gibi başlı başına bir uzantı olarak biliniyordu ancak son yıllarda yapılan araştırmalara göre Orion'un aslında Perseus Kolu'nun bir parçası olduğu ve aslında galaksimizin merkezine bağlanmadığı gözlemlendi.
Buradaki asıl problem galaksimizin temiz bir görüntüsünü tam olarak gözlemleyemediğimizden kaynaklanıyor. Tıpkı Afrika Kıtası'ndaki bir merkezden Avustralya'yı tam olarak göremediğimiz gibi sadece bizim açımızdan sadece etrafımızı çevreleyen gezegenleri gözlemlebildiğimiz için bakış açımız çok sınırlı. Ancak gözlemleyebildiğimiz açıdan yaptığımız ölçümlerde Orion Kolu'unun ana koldan 550 parsek (1 parsek=3,26 ışık yılı) ve merkezden de 8,000 parsek kadar bir uzunlukta olduğunu görüyoruz. Bu da yaklaşık olarak 30,9 trilyon kilometre kadar bir uzunluğa denk geliyor. Sadece Samanyolu Galaksisi'nin içinde bile olabildğimiz kadar uzaktayız.
Bilinen Samanyolu Galaksisi merkezinde düz bir barı ve spiral şeklinde kolları olan bir galaksi. Evrende gözlemleyebildiğimiz galaksilerin üçte ikisi spiral şeklinde ve bu galaksilerin de üçte ikisi merkezinde bar şeklinde yoğunluğu olan galaksiler. Bu da bizim galaksimizi bilinen en genel galaksi sınıfına sokuyor. Samanyolu galaksisi gibi spiral şekli olan galaksiler merkezinden bir çok sayıda kolun uzantıları ve bu kolları birbirine bağlayan toz bulutlarından oluşur.
Güneş Sistemimiz bu kol içinde yer alıyor. Orion Kolu bir zamanlar Perseus Kolu ve Carina-Sagittarius Kolu gibi başlı başına bir uzantı olarak biliniyordu ancak son yıllarda yapılan araştırmalara göre Orion'un aslında Perseus Kolu'nun bir parçası olduğu ve aslında galaksimizin merkezine bağlanmadığı gözlemlendi.
Buradaki asıl problem galaksimizin temiz bir görüntüsünü tam olarak gözlemleyemediğimizden kaynaklanıyor. Tıpkı Afrika Kıtası'ndaki bir merkezden Avustralya'yı tam olarak göremediğimiz gibi sadece bizim açımızdan sadece etrafımızı çevreleyen gezegenleri gözlemlebildiğimiz için bakış açımız çok sınırlı. Ancak gözlemleyebildiğimiz açıdan yaptığımız ölçümlerde Orion Kolu'unun ana koldan 550 parsek (1 parsek=3,26 ışık yılı) ve merkezden de 8,000 parsek kadar bir uzunlukta olduğunu görüyoruz. Bu da yaklaşık olarak 30,9 trilyon kilometre kadar bir uzunluğa denk geliyor. Sadece Samanyolu Galaksisi'nin içinde bile olabildğimiz kadar uzaktayız.
2. Galaksimizin Merkezindeki Kara Delik
Ölçebildiğimiz bu süpergalaktik kara delik biricik yıldızımız Güneş'in yaklaşık 200.000 katı kütleye sahip. Güneşin sadece 10 katı büyüklüğe sahip sıradan bir kara deliğin kütlesi galaksimizin merkezindeki bu kara deliğe olan uzaklığına göre bir mum ışığı kadar enerji yayıyor.
Son 10 yılda astronomlar Sagittarius kolundaki yıldızları ve bu yıldızların yoğunluklarını gözlemlediler. Bu yıldızların hareketlerine göre Sagittarius "A" yıldızlarının toz ve gaz bulutlarının arkasında esrarengiz bir kütle olduğunu gördüler. Aslında gördükleri 4.1 milyon solar kütlesi olan galaksimizin merkezindeki bu kara delikten başka birşey değildi.. Nötron yıldızlarının bile çoğu 1 buçuk solar kütleye sahiptir.
1997'den 2011'e kadar galaksimizin merkezinde yapılan gözlemlerde yıldızların bu kara deliğe yaklaştıklarında saatte 18 milyon kilometre gibi bir hızla çekildikleri ve merkeze ulaşamadan daha uzağa fırlatıldıkları gözlendi.
Daha güncel araştırmalardan birine göre de bu kara deliğe yaklaşan bir gaz bulutunun merkezin yoğun kütle çekimi yüzünden tıpkı bir spagetti gibi gerildiği ve merkeze doğru 160 milyar kilometre uzunluğunda kolları olduğu görüldü.
3. Gayzer Partikülleri
Galaksimizin merkezindeki bu bildiğimiz madde emici süper galaktik kara delik aynı zamanda birçok aktivitenin de merkezi. Burada yıldızlar sonsuz bir döngüde ölüyor ve tekrar hayata geliyor ve son zamanlarda bu galaktik merkezde çok farklı olaylar gözlemledik. Bu yüksek enerjili partiküller galaksimizin bir ucundan diğer ucuna 50 bin ışık yılı kadar bir uzunluğa kadar geriliyor. Bu galaksimizin neredeyse yarı çapı kadar bir genişiğe uzanıyor. Çıplak gözle görülmeleri imkansız ancak magnetik gözlüklerle baktığımızda Gayzer Partikülleri evrenimizin üçte ikisini kaplıyor.
Bu fenomene sebep olan şey galaksimizdeki yıldızların hiç bitmeyen jet yakıtına sahip olmaları ve galaksinin içinde süpersonik hızlarda hareket etmeleri. Gayzer Partikülleri'nin toplam enerjisi 1 milyon süpernovanın yaydığı enerjiden daha fazla ve sandığımızın tam tersine rastgele hareket etmiyorlar. Uzay bilimciler tüm galaksimizde yayılan bu enerjinin bir model haritasını inşa etmeye çalışıyorlar.
4. Yeni Yıldızlar
Peki galaksimizde ne sıklıkta bir yıldız doğuyor? Bu Dr. Roland Diehl ve onlarca kişiden oluşan bir ekibin yıllardır araştırdığı bir konu. Galaksimiz içindeki aluminyum-26 maddesini yıllardır araştırıyorlar. Çünkü ne zaman yeni bir yıldız doğsa ya da ölse bu madde orada beliriyor. Gözlemledikleri toz bulutlarındaki bu maddeye göre yaklaşık olarak her yıl Samanyolu Galaksisi 7 yeni yıldız üretiyor ve her yüz yılda üç kez büyük bir yıldız süpernovaya dönüşüyor yani ölüyor.
Galaktik aktivitelerin diyarında Samanyolu Galaksisi belki en çok yıldız üreten galaksilerden biri değil ama en sağlıklı galaksilerden biri. Bir yıldız öldüğünde ham madde olarak hidrojen ve helyum gibi çiğ maddeleri galaksinin boşluğuna püskürtüyor. Milyonlarca yıl sonunda bu partiküller o kadar yoğun hale geliyor ki merkezlerinde çökerek yeni bir yıldız doğuruyorlar.
Tıpkı bir ekosistem gibi ölüm yaşamı besliyor. Herhangi bir yıldıza hayat veren bu partiküller bir zamanlar milyonlarca farklı yıldızın ölümünden ortaya çıkan parçalar. Samanyolu Galaksisi bir noktada aktif bir kimyasal evrimle dünya benzeri yeni gezegenlerin oluşumunu sağlayan sağlıklı bir gezegen.
5. Yüz Milyar Gezegen
Samanyolu Galaksisi'nin tüm bu doğum ve ölümlerine rağmen yaklaşık olarak 100 milyar yıldıza ev sahipliği yapıyor ve yeni yapılan çalışmalara göre her yıldız en az bir ve daha çok gezegene sahip. Bir diğer deyişle galaksimizin köşelerinde 100 milyar yıldız ve en az 200 milyar gezegen var.
Araştırmacılar bu sonuçlara cüce yıldızlar olarak nitelendirdikleri "M" Dwarf yıldızları üzerindeki çalışmaları sonucunda ulaştılar. Bu yıldızlar Güneş'imizden daha küçük ve yaklaşık olarak Samanyolu Galaksisi'ndeki yıldızların %75'ini oluşturuyorlar. Daha küçük ölçekte Kepler-32 ve hemen hemen aynı kütleye sahip yakınındaki diğer 5 gezegeni gözlemlediler.
Gezegenlerin yıldızların aksine gözlemlenmeleri çok daha zor çünkü yıldızlar gibi kendi ışıklarını yaymıyorlar. Bir kütlenin gezegen olarak tanımlanabilmesi için bildiğimiz bir yıldızın etrafında yörüngesi olması ve bize göre yıldızla aramızda konumlandığı zaman yıldızdan gelen ışığı keserek karanlık bir nokta oluşturması gerekiyor. Kepler-32 gezegenleri diğer exoplanet'lere (dünya dışındaki tüm gezegenlere) göre spesifik davranışları olan ve dünya ile güneş arasındaki uzaklıkları ile birçok etkende dünyamıza benzeyen gezegenler. Toplanan tüm bu bilgilere göre Kepler-32'yi tüm galaksi içinde yaşanabilir gezegenler statüsüne koyabiliyoruz.
Dünyamızla tam olarak aynı olmasa da bu gezegenlerin yıldızları etrafındaki dönüşlerini tıpkı eski lahitlerde okumaya çalıştığımız eski bir dil gibi çözmeye çalışıyoruz.
6. Dünyaya Benzeyen Milyarlarca Gezegen
100 bin milyar gezegen sadece dünyamıza benzeyen gezegenleri sayarken kullandığımız bir terim. Peki bu gezegenlerden kaç tanesi dünyamıza benziyor? Göreceli olarak konuşursak, pek fazla değil. Gaz bulutları, pulsar gezegenler, kahverengi cüceler ve gökyüzünden metal yağan gezegenler gibi düzinelerce farklı gezegen var. Sadece kayadan oluşsa bile yüzeyinde bildiğimiz hayatın oluşabilmesini engelleyen, kendi yıldızına ya çok yakın ya da çok uzak olan gezegenler var.
Buna rağmen son yıllarda yapılan araştırmalara göre galaksimizde 11 milyar ile 40 milyar arasında dünya benzeri gezegen olabileceği öngörülüyor. Araştırmacıların kendi yıldızımıza benzeyen 42 bin yıldız üzerinde yaptığı çalışmalara göre dünya üzerindeki yaşamı destekleyecek 603 dünya dışı gezegen tespit ettiler ve 10 tanesi bir uzay mekiğine atlayıp acaba hayat var mı diye merak edeceğiniz türden gezegenler.
Tüm bu yıldızlar üzerindeki yaptığımız araştırmalara göre teorik olarak bu gezegenler yeryüzünde bildiğimiz hayatın kaynağı olan normal ölçülerde ısılara ve yüzeyindeki likit okyanuslara balıklama dalabileceğiniz türden.
7. Yamyam Galaksi
Bir yıldızın doğması ne sıklıkla olursa olsun galaksimizin büyümesi için başka bir çekim gücü olmadığı sürece galaksimiz büyüyemez. Ama galaksimiz gerçekten de büyüyor. Yakın bir zamana kadar bu büyümenin farkında değildik ama galaksimiz tam bir yamyam galaksi. Geçmiş zamanlarda başka galaksileri tüketti ve gelecekte de tüketmeye devam edecek.
Son 7 yılda Hubble Uzay Teleskobu'ndan yaptığımız gözlemlere göre Samanyolu Galaksimiz'in etrafındaki tüm maddelerin hareketleri merkeze olan çekim güçü yüzünden merkeze çekilmek ya da başka bir yörüngeye itilmek yerine bildiğimiz "teğet geçme" hareketine maruz kalıyorlar. Bu da maddelerin galaksi içinde daha fazla yol alarak sahip olduğumuz diğer yıldızlar ve toz bulutları tarafından yenilmelerine olanak sağlıyor.
Bu çarpışmalar milyarlarca yıl önce başladı ve tahminen milyarlarca yıl daha sürecek. Bizim hareket ettiğimiz oranda Andormeda galaksisini yaklaşık olarak 4 buçuk milyar yıl içinde yiyeceğiz. İşin en kötüsü de hiçbirimiz bu gerçekleşirken yer yüzünde olmayacağız.
Galaksimizin merkezindeki bu bildiğimiz madde emici süper galaktik kara delik aynı zamanda birçok aktivitenin de merkezi. Burada yıldızlar sonsuz bir döngüde ölüyor ve tekrar hayata geliyor ve son zamanlarda bu galaktik merkezde çok farklı olaylar gözlemledik. Bu yüksek enerjili partiküller galaksimizin bir ucundan diğer ucuna 50 bin ışık yılı kadar bir uzunluğa kadar geriliyor. Bu galaksimizin neredeyse yarı çapı kadar bir genişiğe uzanıyor. Çıplak gözle görülmeleri imkansız ancak magnetik gözlüklerle baktığımızda Gayzer Partikülleri evrenimizin üçte ikisini kaplıyor.
Bu fenomene sebep olan şey galaksimizdeki yıldızların hiç bitmeyen jet yakıtına sahip olmaları ve galaksinin içinde süpersonik hızlarda hareket etmeleri. Gayzer Partikülleri'nin toplam enerjisi 1 milyon süpernovanın yaydığı enerjiden daha fazla ve sandığımızın tam tersine rastgele hareket etmiyorlar. Uzay bilimciler tüm galaksimizde yayılan bu enerjinin bir model haritasını inşa etmeye çalışıyorlar.
4. Yeni Yıldızlar
Peki galaksimizde ne sıklıkta bir yıldız doğuyor? Bu Dr. Roland Diehl ve onlarca kişiden oluşan bir ekibin yıllardır araştırdığı bir konu. Galaksimiz içindeki aluminyum-26 maddesini yıllardır araştırıyorlar. Çünkü ne zaman yeni bir yıldız doğsa ya da ölse bu madde orada beliriyor. Gözlemledikleri toz bulutlarındaki bu maddeye göre yaklaşık olarak her yıl Samanyolu Galaksisi 7 yeni yıldız üretiyor ve her yüz yılda üç kez büyük bir yıldız süpernovaya dönüşüyor yani ölüyor.
Galaktik aktivitelerin diyarında Samanyolu Galaksisi belki en çok yıldız üreten galaksilerden biri değil ama en sağlıklı galaksilerden biri. Bir yıldız öldüğünde ham madde olarak hidrojen ve helyum gibi çiğ maddeleri galaksinin boşluğuna püskürtüyor. Milyonlarca yıl sonunda bu partiküller o kadar yoğun hale geliyor ki merkezlerinde çökerek yeni bir yıldız doğuruyorlar.
Tıpkı bir ekosistem gibi ölüm yaşamı besliyor. Herhangi bir yıldıza hayat veren bu partiküller bir zamanlar milyonlarca farklı yıldızın ölümünden ortaya çıkan parçalar. Samanyolu Galaksisi bir noktada aktif bir kimyasal evrimle dünya benzeri yeni gezegenlerin oluşumunu sağlayan sağlıklı bir gezegen.
5. Yüz Milyar Gezegen
Samanyolu Galaksisi'nin tüm bu doğum ve ölümlerine rağmen yaklaşık olarak 100 milyar yıldıza ev sahipliği yapıyor ve yeni yapılan çalışmalara göre her yıldız en az bir ve daha çok gezegene sahip. Bir diğer deyişle galaksimizin köşelerinde 100 milyar yıldız ve en az 200 milyar gezegen var.
Araştırmacılar bu sonuçlara cüce yıldızlar olarak nitelendirdikleri "M" Dwarf yıldızları üzerindeki çalışmaları sonucunda ulaştılar. Bu yıldızlar Güneş'imizden daha küçük ve yaklaşık olarak Samanyolu Galaksisi'ndeki yıldızların %75'ini oluşturuyorlar. Daha küçük ölçekte Kepler-32 ve hemen hemen aynı kütleye sahip yakınındaki diğer 5 gezegeni gözlemlediler.
Gezegenlerin yıldızların aksine gözlemlenmeleri çok daha zor çünkü yıldızlar gibi kendi ışıklarını yaymıyorlar. Bir kütlenin gezegen olarak tanımlanabilmesi için bildiğimiz bir yıldızın etrafında yörüngesi olması ve bize göre yıldızla aramızda konumlandığı zaman yıldızdan gelen ışığı keserek karanlık bir nokta oluşturması gerekiyor. Kepler-32 gezegenleri diğer exoplanet'lere (dünya dışındaki tüm gezegenlere) göre spesifik davranışları olan ve dünya ile güneş arasındaki uzaklıkları ile birçok etkende dünyamıza benzeyen gezegenler. Toplanan tüm bu bilgilere göre Kepler-32'yi tüm galaksi içinde yaşanabilir gezegenler statüsüne koyabiliyoruz.
Dünyamızla tam olarak aynı olmasa da bu gezegenlerin yıldızları etrafındaki dönüşlerini tıpkı eski lahitlerde okumaya çalıştığımız eski bir dil gibi çözmeye çalışıyoruz.
6. Dünyaya Benzeyen Milyarlarca Gezegen
100 bin milyar gezegen sadece dünyamıza benzeyen gezegenleri sayarken kullandığımız bir terim. Peki bu gezegenlerden kaç tanesi dünyamıza benziyor? Göreceli olarak konuşursak, pek fazla değil. Gaz bulutları, pulsar gezegenler, kahverengi cüceler ve gökyüzünden metal yağan gezegenler gibi düzinelerce farklı gezegen var. Sadece kayadan oluşsa bile yüzeyinde bildiğimiz hayatın oluşabilmesini engelleyen, kendi yıldızına ya çok yakın ya da çok uzak olan gezegenler var.
Buna rağmen son yıllarda yapılan araştırmalara göre galaksimizde 11 milyar ile 40 milyar arasında dünya benzeri gezegen olabileceği öngörülüyor. Araştırmacıların kendi yıldızımıza benzeyen 42 bin yıldız üzerinde yaptığı çalışmalara göre dünya üzerindeki yaşamı destekleyecek 603 dünya dışı gezegen tespit ettiler ve 10 tanesi bir uzay mekiğine atlayıp acaba hayat var mı diye merak edeceğiniz türden gezegenler.
Tüm bu yıldızlar üzerindeki yaptığımız araştırmalara göre teorik olarak bu gezegenler yeryüzünde bildiğimiz hayatın kaynağı olan normal ölçülerde ısılara ve yüzeyindeki likit okyanuslara balıklama dalabileceğiniz türden.
7. Yamyam Galaksi
Bir yıldızın doğması ne sıklıkla olursa olsun galaksimizin büyümesi için başka bir çekim gücü olmadığı sürece galaksimiz büyüyemez. Ama galaksimiz gerçekten de büyüyor. Yakın bir zamana kadar bu büyümenin farkında değildik ama galaksimiz tam bir yamyam galaksi. Geçmiş zamanlarda başka galaksileri tüketti ve gelecekte de tüketmeye devam edecek.
Son 7 yılda Hubble Uzay Teleskobu'ndan yaptığımız gözlemlere göre Samanyolu Galaksimiz'in etrafındaki tüm maddelerin hareketleri merkeze olan çekim güçü yüzünden merkeze çekilmek ya da başka bir yörüngeye itilmek yerine bildiğimiz "teğet geçme" hareketine maruz kalıyorlar. Bu da maddelerin galaksi içinde daha fazla yol alarak sahip olduğumuz diğer yıldızlar ve toz bulutları tarafından yenilmelerine olanak sağlıyor.
Bu çarpışmalar milyarlarca yıl önce başladı ve tahminen milyarlarca yıl daha sürecek. Bizim hareket ettiğimiz oranda Andormeda galaksisini yaklaşık olarak 4 buçuk milyar yıl içinde yiyeceğiz. İşin en kötüsü de hiçbirimiz bu gerçekleşirken yer yüzünde olmayacağız.
8. Kozmik Eğim
Samanyolu Galaksimizin tanımı spiral olsa da yazının başında belirttiğim gibi bu tam olarak doğru değil. Merkezinde tıpkı iki yüzü krema kaplı bir krep gibi bir çıkıntı var. Eğilmiş yüzey spiralin iki farklı yönünde gerilmiş hidrojen gaz moleküllerinin oluşuyor.
Yıllardır bu gerilimin açıklanamaz olduğunu düşünüyorduk. Ama şimdiki mantığımızla bu gaz diskinin sandığımızın aksine merkezin itme gücü yerine merkeze olan çekim gücünün oluşturduğu titreşimden kaynaklandığını biliyoruz.
Peki buna ne sebep oluyor? Bildiğimiz kadarıyla karanlık madde ve Macellan Bulutları olarak bildiğimiz birkaç küçük galaksinin düetiyle oluşuyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde Samanyolu Galaksi'mizin sadece yüzde 2'sini oluşturuyor ancak karanlık madde bu bulutların içinde gezindiği zaman galaksinin merkezindeki çekim gücüne etki ederek bu gördüğümüz mükemmel manzarayı gözlerimiz önüne seriyor.
9. İkiz Galaksiler
Samanyolu Galaksisi birçok yönden eşsiz olsa da oldukça yaşanabilir ve çok ender olmayan galaksilerden biri. Gözlemlediğimiz 170 milyar galaksinin içinde kendi galaksimize benzer oluşumların olduğunu hayal etmek çok zor değil.
2012 yılında Samanyolu Galaksisi hakkında bildiğimiz herşeye tam olarak benzeyen başka bir galaksiyi gözlemledik. Hatta bu galaksinin etrafında bildiğimiz Macellan Bulutları'na benzeyen iki küçük uydu galaksisi de var. Gözlemleyebildiğimiz tüm galaksilerin sadece %3'ünde buna benzer bulutsu komşuları var.
Bu galaksinin adı NGC 1073 ve bizim galaksimize o kadar çok benziyor ki kendi galaksimizi anlamak için NGC 1073 üzerinde araştırmalar yapıyoruz. Çünkü kendi galaksimize benzerliğinden dolayı farklı açılardan gözlem yapmamıza olanak sağlıyor.
10. Galaktik Yıllar
Dünyada yıl kavramı Güneş'in etrafındaki tam bir yörüngesini aldığı süreyle ölçülüyor. Güneşimize göre genel olarak her 365,4 günde bir tam olarak başladığımız yere geliyoruz. Bu Güneş sisteminin galaksimizin merkezindeki kara deliğin etrafında aldığı mesafeye benzer bir yörüngede döndüğünü anlamamızı sağlıyor. Yani güneş sistemimiz yaklaşık olarak 250 milyon yılda galaksimizin etrafında tam bir tur atıyor. Diğer bir deyişle dinazorların neslinin tükenmesinden sonra hemen hemen galaktik yılda bir mevsim kadar yol almışız.
Bu Güneş sistemimizin saatte 792 bin kilometre hızla döndüğü anlamına geliyor. Daha basit bir deyişle bu hızda dünyamızın etrafını 3 dakikada tam bir tur atabiliriz. Güneşin galaksimiz etrafındaki her bir dönüşü galaktik ya da kozmik ya da herhangi bir isimle adlandırsak ta bildiğimiz Güneş'in tarihi yaşı 18 galaktik yıla denk geliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yaptığın için teşekkürler. Yorumun denetlendikten sonra herkese açık olacaktır.